Yaşadığımızı Hissettirecek Ne Kadar Çok Şey Var. Görebilirsek!..

Genç yaşta dul kalıp, çocuklarını büyüten, evlendiren, uzunca bir zamandır kendi evinde yaşayan bir akrabamıza talip çıkmıştı. Herkesin olumlu bakmasına karşın kendisi; “Bu yaştan sonra hiç bir adamın kahrını çekemem. İstediğim zaman istediğim yere gidiyorum, istediğimi yiyip, içiyorum. Karışanım edenim yok. Bu saatten sonra da istemem” diyerek reddetmişti. “zamanında kimse evliliğin ne menem bir şey olduğundan bahsetmedi, yaşayarak tecrübe ettik” diyerek de sözlerini noktalamıştı. Bende dayanamayıp “Madem öyle siz neden herkese evliliği tavsiye ediyorsunuz? Evliliğin hep keyifli taraflarını ön plana çıkarıyorsunuz?” sorusunu sormuş ve “Evliliği her insan bir kere tatmalı” cevabını almıştım. O zaman (evli olmama rağmen) anlayamamış hatta bu cevaba sinirlenmiştim. “İnsanlar neden bazı şeyleri mecburiyet,olmazsa olmaz olarak görüyorlar ve dayatıyorlar” diyerek kendi kendime günlerce söylenmiştim 🙂 Zannımca çocukluğumdan beri evlilik deyince ‘her saniye canım cicimle geçen, birbirinin yüzüne hep aşkla baktığın, bir elin yağda bir elin balda, hiç bir sıkıntının yuvana uğramadığı” pespembe hayaller yerine; “şu konularda kısıtlamalar olacaktır. Yeni bir ailenin içine giriyorsun; fikir,iletişim çatışmaları illaki olacak, ufak tefek de olsa sürtüşmeler baş gösterecek, ailen ve eşinle denge kurmaya çalışacaksın” gibilerinden gerçekçi düşünceler canlanırdı zihnimde. Bu sebeple olsa gerek ki “25 yaşımdan önce asla evlenmem” söylemiyle, büyük, beylik laflar ederdim. (25 yaşımı doldurmama 10 ay var 4 yıllık evliyim 😀 )

Şimdi şimdi ne demek istediğini anlıyorum teyzemizim. Biz insan oğlu yaşamadan hiç bir şeyi anlayamıyoruz. Mutlaka tecrübe etmemiz gerekiyor tam anlamıyla idrak edebilmemiz için herhangi bir olayı. Bekar arkadaşlarıma bakıyorum evlilik her daim ön planda yaşamlarında. Birisi yanlarında eşini çekiştirse, ev işiyle ilgili sıkıntısını anlatsa yada evliliğin sorumluluğundan, yükünden bahsetse hemen şöyle yapsaydın, şunu deseydin, amaaan sende büyüttüğün şeye bak gibi cümlelerle akıl vermeye başlıyorlar ve ciddi ciddi ettiğin şikayete sinirleniyorlar “bulmuşta bunuyor” tavrında.

Aynı şeyi çocuklu ailelere de yapıyoruz. İdealist bir ebeveyn olarak her şeyin en iyisini ve doğrusunu biliyoruz. Belki şuan bir evladımız yok ama olunca mutlaka süper anne/baba olacağız. Komşumuzun, kardeşimizin, hala,amca,dayımızın çocuklarına çikolata, bisküvi, dondurma yedirmesine, çocuğuna sesini yükseltmesine, her istediğini yapmasına, binlerce liralık telefonun canına okumasına izin vermelerini eleştiriyoruz. Karşımızdakini hiçe sayarak, evladını bizden çok düşüneceğini görmezden gelerek başlıyoruz nasihatlere. “Ağlasa da zırlasa da vermeyeceksin telefonu eline. Her şeyden önce küçücük çocuk. Aldığı radyasyona yazık.” “A aaa televizyon mu seyrettiriyorsun bu yaştaki çocuğa. İşin ne, madem çocuğun var senin en önemli işin artık o. Otur ilgilen, gelişimine katkıda bulunacak oyuncaklarla oynat.” “Çocuk gibi konuşma onunla, büyük insanla nasıl konuşuyorsan öyle konuş.” “Bu yaşta daha tuvalet eğitimine başlamadın mı?” “Hala mı emziriyosun?” okuduklarınız anne-babaların, idealist ebeveyn adaylarından duymaktan sıkılmış olduğu soru ve yorumlardan bir kaçı sadece. Hoş “çocuk yetiştirmek de ne var. Sen çamaşırını, bulaşığını yıkarken ayağının altında büyüyecek onlarda” cümlesi kadar keyiflerini kaçırmasa gerek.

Arkadaş bu yazı nereye varacak acaba diyorsan ve okumaktan sıkıldıysan sadede geliyorum 🙂

Bekar arkadaşlara uyarı: Evli insanların gizli bir kulübü var ve bu kulübün gizli bir anlaşması var; ‘bekarlara evliliğin sorumlulukları hiç çaktırılmayacak. Yuvaların hep güllük gülistanlık olduğu izlenimi verilecek.’ Evlilik cüzdanını almadan önce imza attığın defterde ne var zannediyorsun. Adam bir okuyor maddeleri tam itiraz edecek, kadın; “Evet dedin artık hele bir gıkını çıkar napıyorum” diyerek hart basıyor ayağına. O saatten sonra geri dönüş yok maddeleri kabul ediyor, ağzına mührü vuruyor, imzayı atıyor. Ben bu çarkın böyle dönmesine daha fazla seyirci kalamadım. Vicdanım el vermedi. “Kimse bize bu işler böyle demedi” demeyin diye bir ablalık yapayım baştan uyarayım dedim. 🙂 Benim sözüm sevgili bacılarıma:

“Güzel kardeşim bekarlığının her saniyesinin tadını çıkar. Okuyabildiğin kadar kitap oku, Resim yap, bir hayvan besle, keyif aldığın şeyleri sıkılasıya kadar yap. ebeveynlerinle geçirebildiğin kadar vakit geçir. Sinemaya güzel bir filim geldimi arkadaşlarını aramak yerine annenle git mesela. Babanla yap hafta sonu kahvaltını. Nerede oturuyorsan otur, bir aylık maaşınla da olsa İstanbul’da, boğazda kahvaltı yap/yemek ye. Lüks bir tatil yap. Arkadaşlarınla yaşayabileceğin en deli günleri yaşa. Bol bol anı biriktir. Hasta olduğun için sızlanma, söylenme. Yatağın içine gir ve annenin iyileştirme yöntemlerinin tadını çıkar. Hatta daha da nazlan, yatağını herkesin oturduğu odaya taşı. Televizyonun kumandasını ele geçir.Baban cebine paranı, annen önüne yemeğini koyduğu bugünlerini sonuna kadar değerlendir.

Ben bugün sana “iyi ki evlenmişim” dediğin anları yazmayacağım, zaten sen onları hayal ediyorsun. Keşke birileri bana bunları deseydi diyebileceğin şeyleri anlatacağım. Evlendikten sonra kitap okumaya eskisi kadar vaktin olmayacak mesela. Yada resim yapmaya, herhangi bir hobiyle uğraşmaya. Kendi işlerine o kadar dalacaksın ki anne-babanı ziyarete gitmeyi bırak, aramaya bile vaktin olmayacak. Bulaşığın,çamaşırın, yemeğin hepsiyle sen ilgileneceksin ve ne kadar vakit yediklerine şaşıracaksın. Hele bir de çalışıyorsan, kafanda 40 tilki dolaşacak hiç bir işe konsantre olamayacaksın. Akşam yiyeceğiniz yemeği düşünürken (eşinin yediğini sen, senin yediğini eşin yemeyecek), yaptığın hesap şaşacak. Yorgun argın eve gelip yemek yaparken, bir gün sonra giyeceklerinizi düşünüp kafanda ayar çekecek, gününün planını çizeceksin. Bu esnada yemek pişip sofraya oturduğunuzda tuzdan/acıdan vs. yemeği yiyemeyecek ama eşinden gelen paparayla karnını doyuracaksın. Eşinde sende para kazanıyor olsanızda evin ihtiyacı hiç bitmeyecek ve lüks bir tatil, akşam sofralarınızda hayal olarak kalacak çoğu zaman. Hatta bazen; “eve iki maaş giriyor bu kadar parayı nereye harcıyoruz?” diye fişleri biriktirip defter tutacaksınız. Hiç bir zaman hasta olup yatma şansın olmayacak. Çünkü eşinle genelde aynı anlarda hasta olacaksın ve onun çorbası, ilacı, çayı peşinde de sen koşacaksın. Kız arkadaşlarınla grup olarak akşam yemeğe gitmek istediğinde eşinden “tek başınıza mı?” tepkisini alacak, 10 kişilik grubun nasıl 1 kişi ettiğine anlam vermeye çalışacaksın.” 

Örnekler uzaaar gider. Vur dediysek öldürmeyelim di mi ama 🙂

Gelelim idealist ebeveyn adaylarına/aday adaylarına (Sevgili Perestu Sultan bu paragrafı sende dönüp dönüp oku lütfen);

Arkadaş çocuklu bir aileyle bir araya geldin mi, her saniye evladına nasıl davranması gerektiğiyle ilgili brifing verme. Tecrübe etmediğin, teoride öğrendiğin ve uygulayacağına emin olduğun bilgilerin zihninde dönsün dursun, sen karşındaki aileyle mümkün mertebe sinema,televizyon,kitap,siyaset,gündem gibi konuları dile getir. Mümkünse saçma sapan bir fıkra anlat hahaha hihihi geçsin geceniz. Aile de rahat bir nefes alsın. Görüşmekten keyif alacağı, kafa dağıtacağı insanlar olsun hayatında.

Sen evladına çikolata yedirmeyeceğim diye inat etsende, eve almasanda; anneanne,dede,hala,dayı,komşu teyze vb. birisi gaddar ebeveynleri olduğu için çocuğuna acıyacak ve o çikolatayı gizli gizli evladına yedirecek. Hatta çikolatayla da kalmayacak her türlü cips, gofret, bisküvinin tadını öğrenecek ama zannetme ki sen o idealist tavrını sonuna kadar sürdürebileceksin. “Başka bir şey yemiyor ki zararlı mararlı ama hiç olmazsa karnı doyuyor” diyecek bisküvi, gofret ne varsa eline sen vereceksin. Evladın gece gece yırtınarak ağlarken bir dayanacaksın, iki dayanacaksın, üçüncüde eşininde uykusuzluktan sinirlendiğini, çemkirmeye başladığını görüp, pes edecek alıp kucağına paşa paşa emzireceksin. Çünkü yavrucak, kokunu aldığında rahatlayacak ve tekrardan uykuya dalacak (uyumasa bile sesi kesilecek). 5 dk tuvalete gidebilmek için, açacaksın pepeyi, oturtacaksın karşısına 1 yaşındaki bebeyi. Kısacası yapmam dediğin her şeyi öyle bir yaptıracak ki velet, gönüllü kölesi olduğunun farkına bile varmayacaksın.

Eee yani. Hani giriş gelişme sonuç. Ne anlatıyon bacım sen demeyin hiç bende bilmiyorum. Yazasım geldi yazdım 🙂 Uykusuzluk bana yaramıyo anlaşıldı.

Perestu Sultan

Deterjanla Yapılan Temizlik, Temizlik Değil Bozmaktır. İnsanı ve Çevreyi Hasta Etmektir.

SAYIN YAZAR

Detaylı olarak mail istediğiniz için teşekkür ederiz. Bu yazışmayı yapmakta şu an bile geç kaldığımızı düşünüyoruz. İnsanlar kanser olduktan sonra mı bu konuya önem göstereceğiz?
Hassasiyetinizden dolayı tekrar teşekkür etmek istiyoruz. Çünkü üç rakamlı sayıda mail yolladık ama geri dönüş bir elin parmakları kadar değil.
Müsaadenizle önce tehlikeyi biraz açalım. İstediğiniz doktora veya kimyacıya da sorabilirsiniz.

DETERJANLAR:
1-Çamaşır deterjanı
2-Bulaşık Deterjanı
3-Diş Macunu
4-Şampuan
5-Sıvı Sabunlar
Hepsi deterjandır. Yüzey aktif maddeleri bilim adamları tarafından Şeytan pisliği olarakta adlandırılır.
12 karbonlu tek bağlı ve ucunda da benzen halkası yapışıktır. Bu yapı kolay kırılmaz, insan vücudu tarafından dışarıya atılamayan bir yapıya sahiptir ve mutlaka tesirini gösterir.

A- Bu Yapı Kırılmazsa; bağışıklık sistemi zarar görür, yani bir kere hasta olacaksanız on kere hasta olursunuz. Üç günde iyleşecekseniz 10-15 günde iyileşirsiniz. İki çeşit hastalığınız olacaksa on çeşit hastalığınız olur. Etrafınıza bir bakın? Araba çeşidi mi çok? Hastalık çeşidi mi? Araba tamirhanesi mi fazla? Hastane sayısı mı? Ne oluyor?Acilen sorgulamak lazım değil mi? Çünkü vücudun savunma mekanizması bu madde ile meşguldür.

B- Bu Yapı Kırılırsa; KANSER EDER. Bu yapı sadece insan vücudu ve/veya canlı bedenindeki yapıları kırarken zayıflayıp alkil ve benzen grubu olarak ayrılır. Alkil grubu beslenme, hücre çoğalması yaparken, benzen grubu ortamdaki O2 oksijeni bitirir, yaniyakar. Neticede KANSER yapar.

3.DÜNYA HARBİ İNSANLA KANSER ARASINDA ÇIKACAK EMİN OLUN.
Bir tahmine göre en geç 5 yıl, bir diğerine göre ise 12 yıl zarfında her evde kanser tedavisi gören bir hasta mutlaka olacak.
İddia değil yaşadığımız gerçek bu değil mi?:
En yaygın kanser türleri Meme, Rahim, prostat, akciğer, kolon ve cilt kanseri olduğu bilinmektedir. Dikkat ederseniz tüm bu türler, vücudumuzu içerden dışarıya bağlayan, dönem dönem ıslak ve nemli olan uçların rahatsızlığıdır. Bu uçların daimi temas ettikleri tek şey çamaşırlardır. Çamaşırdaki kimyasal ise deterjandır. Deterjanda KANSER yapar.
Neden temizlik yaparız? Hasta olmamak için, mikroplardan arınmak için. Haftada, günde heran her zaman banyo yapıyoruz, çamaşır yıkıyoruz, bulaşıklarımız tertemiz, ama hastayız. Bir sene içerisinde bir evde yaşayanların hepsi sene içerisinde eczaneye ya da hastaneye mutlaka uğruyor değil mi? Normal mi sizce?
Demek ki temiz değiliz!

AÇIK VE NET; deterjanla yapılan temizlik, temizlik değil, kirletmekte değil adeta insan ve çevrede bozgunculuk yapmaktır.
Binlerce tanıdığımız var ama en güzeli sizde deneyebilirsiniz. En az bir sene uzak durun deterjanlardan bakalım vücudunuz ne hale gelecek, ne kadar dayanıklı olacak!

ÇEVREDE;
2040 yılında okyanuslarda canlı hayatının kalmayacağı söyleniyor. İşte Türkiye den belirtiler.
1974 yılında Marmara da 126 balık çeşidi varken bu çeşitlilik 2008/2009 da 26 ya, 2012 deise 20 ye inmiştir. İzmir körfezinde 200 çeşit balık yaşarken bugün sayı 2 dir. Tartışılan ise artık bu balıkları dahi yemenin doğru olup olmamasıdır. Neden? Çünkü bu canlılarda da bol miktarda deterjan atığı var.
Toplu balık intiharlarının altında yatan gerçek deniz canlılarının KANSER olmasıdır.Akvaryum satanlara sorun lütfen; akvaryumun içerisinin deterjanla temizlenmesini tavsiye eder mi? Etmez mi? Akvaryumu deterjanla temizlerseniz içerisindeki balık çok yaşamaz ölür.Dünyamızda o akvaryumdan çok büyük değildir.
Şampuan ve deterjan atık sulardaki balıkların cinsiyet değişimi ise hiç akla gelmeyen bir tehlikedir ki, gerçekleşirse canlı hayatının bitimi 2040 dan da önceye gelir. Aynı tesirin insan üzerindeki varlığını düşünmek, telaffuz dahi etmek istemiyoruz. Ama ergenlik çağındaki erkek çocuklarda görülen anormal göğüs büyümesi de dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Peki, canlı hayatı azalır biterse ne olur?Depremler çoğalır, felaketlerin boyutu büyüdükçe büyür.Nitekim Van, Simav depremlerinden sonra bunu görmekteyiz. Depremlerin boyut değiştirdiği, artçı sarsıntıların daha sık ve büyük ölçekler de olduğu ifade edilmiştir.
Yakın bir gelecekte içme suları deterjanlı/şampuanlı akacak emin olabilirsiniz.

AMACIMIZ
Hastane kapısına iki günde olsa geç gitmek. Üç günde olsa sağlığımızı korumak, sağlamyaşamak. Ailesinde kanser hastası olan birisi topluma, kendine ne verebilir?Her gün depremle iç içe yaşamak ne derece doğru?
Herkes şuan belki algılamayacak ne demek istediğimizi. Ama bizler anlatmak zorundayız.Bilgilendirmek mecburiyetindeyiz. İş işten geçmeden, vakit varken zararın neresinden dönersek kardır diyerek.
Biz firma olarak kendi bilgi çerçevemizde elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Şimdi sıra sizde! Çünkü toplum sizlerle yön bulacak, bilinçlenecek. El ele dünyaya anlatmaya.

ALTERNATİF NEDİR?

SABUN
ÇAMAŞIR SODASI
BORAKS

Karışımı ile çamaşır ve/veya bulaşık yıkamak mümkündür. Bu bir uğraşı meselesidir. Ama hassas olan insanlar yapabilir.
Her şeyin kolayından bahseden insanlara ise alternatif olarak biz varız. Ve bizim temel gaye ve amacımız kendi malımızı satmak değil, insanlığı-çevreyi deterjandan kurtarmaktır.Yaptığımız işi bu manada görürseniz alttaki satırları okuyunuz yoksa okumayınız lütfen.

Deterjanlarda Kullanılan ve Temel Aktif Maddeleri
LABSA (linear alkil benzer sülfonik asit)
SLES (sodium laureth sulfate )
STTP (sodyum tripoly phosphate)
Gibi zararlı ham maddeler olmadan
SABUN
ÇAMAŞIR SODASI
BORAKS
Gibi hammaddeler kullanılarak geliştirdiğimiz, çamaşır, bulaşık makineleri, elde ve genel temizlik için sabun tozu, banyoda kullanılan % 100 zeytinyağlı ve bitkisel yağlardan elde edilmiş sabunlar, gayet olumlu neticeler veren ama insan ve çevre sağlığına asla zarar vermeyen ürünlerdir.
Ürünlerimizin AR-GE si 1986 yılı ODTÜ mezunu İsmail Erbay ve hanımı Cumhuriyet Üniversitesi Kimya Mezunu Ayşegül Erbay tarafından bizzat yapılmıştır. Sabunculuk İsmail beyin baba mesleği olup, okuldaki staj, proje, designler vb hep sabun ve sabunu alakadar eden konularda olmuştur.
Firma olarak 2004 yılında bir ailenin durumundan çok etkilenmiş (4 kişilik bir aile ve hepsi kanser anne baba ve 2 çocuk) ve o tarihten bu güne kadar çamaşır ve bulaşık makinelerinde kullanıla bilecek ama zararlı kimyasallar içermeyecek doğal, natürel toz üzerinde (sabunbazlı) çalışılmıştır.
Özellikle 1970 ler den bu yana sabun tozu ile alakalı hiçbir çalışma yapılmamıştır. Tüm AR-GE ler deterjan ve şampuan üzerine yapılandırılmıştır.
Firma öncelikle sabun köpüğünü otomatik makineye göre ayarlamış, daha sonra ise sabunla birlikte temizlikte kullanılabilecek olan temizlik katkı maddelerinin ne tür bir etki ve temizlik sağlayacağı gibi AR-GE leri yapmıştır. Seneler süren bu çalışmalar neticesinde yüzey aktif temizlik maddesi ‘SABUN’ olan ve talimatına uygun kullanıldığı takdirde özellikle çamaşır makinesinde çok güzel netice verebilen natürel ve doğal temizlik tozları elde edilmiştir.
Bu başarı sadece Türk Mühendislerine aittir. Türkiye de başlamak üzere Dünyaya öğretmek/anlatmakta bir sosyal sorumluluk meselesidir.
Firma olarak temel prensibimiz bu ürünlerin yaygın şekilde kullanılmasıdır. Sadece zengin insanların değil fakirlerinde sağlığı önemlidir. Her kesimin kullandığı deterjan/şampuan insan ve çevreye etkisini yapmaktadır. Arabayı dahi yıkatırken oto şampuanı kullandırtmamak lazımdır.
Bu ürünlerin kullanımı deterjan gibi değil özelliklidir. Dikkat edilmesi gereken en önemli hadise miktarının az kullanılmasıdır. Çünkü temizlikte çok koyalım iyi temizlesin zihniyeti hâkimdir. Hâlbuki çok konulursa sabun hem bulaşıkta hem de renkli çamaşırlarda kendi lekesini bırakır.
Az kullanmak demek, en ekonomik hali ile temizlik yapmaktır.
Karşılaştığımız en büyük, maalesef, problem ise ürünlerimizin natürel, doğal ve bitkisel olması fakat fiyatlarının ucuz olmasıdır. Bu hali ile bu fiyatlara satamazsınız çünkü inandırıcı değil deniliyor.
Ama biz sosyal sorumluluk adına çok pahalı fiyatla sadece belli bir kesimin alım gücüne hitap etmek istemiyoruz. Natürelin, doğalın ve bitkiselinde ucuz olduğunu ispat edeceğiz.
Bu konu ile alakalı özellikle ev hanımlarına telefonda bilgi veren çağrı merkezimiz (callcenter) mevcuttur. İstediğiniz zaman sizlere de bu hizmeti vermekten memnuniyet duyarız.
Aklınıza gelen herhangi bir soru için çekinmeden arayabilirsiniz.

Ayşegül ERBAY0 552 440 44 40
İsmail ERBAY0 552 441 44 41
info@saberkimya.com.trwww.saberkimya.com.tr

Hastalık

(Mümin hastalanıp iyileşince, hastalığı günahlarına kefaret ve ilerisi için ders olur. Münafık ise, hastalanıp iyileşince, bağlanıp salıverilen deve gibi kalkar. Niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez.) [Taberâni]

Çok Güzel Müjdeler

  Evliyânın büyüklerinden Hasan-ı Basrî hazretleri anlatır: Mûsâ aleyhisselâm Cenâb-ı Hakka sordu: – Yâ Rabbî, hastaları ziyâret edenlere ne gibi ecirler verirsin?
Allahü teâlâ buyurdu:
– Analarından doğdukları günkü gibi günâhsız hâle getiririm.
Mûsâ aleyhisselâm sordu:
– Cenâzeleri teşyî edenlere ne gibi ecirler verirsin?
Allahü teâlâ buyurdu:
– Onlar öldüğü zaman cenâzelerine katılmak üzere melekler gönderirim. Önce kabre kadar onu teşyî ederler. Yanında bulunup onu uğurlarlar. Daha sonra kıyâmet günü de mahşer yerine teşyî ederler.
Mûsâ aleyhisselâm sordu:
– Musîbetlere düçâr olanlara tâziyede bulunanlar için ne gibi ecirler verirsin?
Allahü teâlâ buyurdu:
– Hiçbir himâyenin bulunmadığı ve ancak benim himâyemin bulunduğu kıyâmet günü, onları himâyeme alırım.

Buhari-i Şerif

“… Memlekette bir hastalık olduğu zaman tekkede Buhârî-i Şerif, Hızb-el-Bahr okunurdu. Babam, Buhârî-i Şerif-i hususi suretde bastırmış, bütün Müslüman memleketlere, camilere hediye etmiştir..”
 
Ayşe Osmanoğlu/Babam Sultan Abdulhamid